Şimdilerde tekstilin üç ana kolu olduğundan bahsedebiliriz. İlki seri üretim. Ulusal veya uluslararası markalar, ucuz fiyatlar, bol seçenek, onlarca şube, ve tabi ki hepsi birbirinin aynı yüzlerce binlerce giyim ürünü. En fazla birkaç sezonluk ömürleriyle, eskidikçe yenisinin alındığı, trendlerinin vitrinlerinden takip edildiği, mağazaların yanı sıra internetten de satış yapan, meşhur indirimleriyle satın aldığımız ürünün gerçek ederini kestirmekte zorlandığımız, ne şartlar altında üretildiğini pek de sorgulamadığımız, “müşteri memnuniyeti odaklı” bu koca sektör günümüzde sistemin ana çarklarından biri.
Tekstilin ikinci ve giderek popülerleşen diğer kolunun tasarım ürünler olduğunu söyleyebiliriz. Tekstille ilgili bir altyapısı olsun olmasın, şarkıcısından mankenine, tasarımcı olmanın ve tasarım ürünler giymenin fiyakalı olduğu minik minik işleniyor beynimize ve haliyle tüketim alışkanlıklarımıza. Peşpeşe açılan “design store”larda ürünlere biçilen astronomik fiyatlar da cabası. Tabi ki hakkını vererek tasarım yapan isimler ve “tasarım” tabirini sadece ticari amaçları için kullanmayanlar da var.
Üniversitelerin ve yüksekokulların moda tasarım veya tekstil bölümleri bu sektörün ilk iki koluna eleman yetiştirirken, giyim sektörünün temel taşı olan üçüncü kol, yani terzilik usta çırak ilişkisi ile meslek ediniliyor(muş).
Terzilik de diğer birçok el emeğine dayalı sanat ve zanaat gibi gün geçtikçe kayboluyor. Gündelik hayatımızda en önemli yerlerden birini işgal eden, giyinme ihtiyacımızı karşılayan bu sektörün atası olan terziliğin neden yok olduğunu araştırdık.
Bir zamanlar terzilik…
Terziliğin tarihi çok eskilere dayanıyor. İlk çağlardan beri insanların giyinme ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla başlayan terziliğin hikayesi, avlanmayı öğrenen insanoğlunun hayvan derilerinden kendisine giysi yaparak soğuktan korunmak ile başlıyor. Önceleri kemik parçalarını iğne olarak kullanan insanlar, deri parçalarını birbirine ekleyerek giysiler yapmaya başladılar. Sonraları gelişen kumaş dokuma sanatı, kumaşların kesilip biçilmesi, dikilip süslenmesi ve insan vücudu formuna uygun hale getirilmesi ile terzilik gelişmiş.
Terzilik mesleği altın bilezikmiş bir zamanlar. Usta terziler aynı anda birçok çırak yetiştirmesine rağmen çırak seçerken mutlaka seçici davranırmış. Elinin yatkınlığı, gözlerinin sağlamlığı, dikkatli, sabırlı ve titiz olması bir çırak adayını tezgah başına geçiren önemli etkenlerdenmiş.
Bugünün terzilerinin bundan onlarca yıl önce, ilkokulu bitirir bitirmez meşhur terzilerin kendilerini yanında çalışan çırakları arasına alıp işi öğretmeleri için yapmadıkları şey kalmazmış. Anne babalar ilkokulu bitiren çocuklarının meslek edinmesi için “Eti senin kemiği benim”der, ustalara emanet ederlermiş.
Terzi çırakları dükkana ustalarından önce gelir, temizliği yaparlarmış. Ardından kömür ütüsünün külünü döker, temizler, yeni közleri hazırlarlarmış. En büyük umutları ise ustalarından bir “aferin” veya müşteriden bahşiş koparmakmış. Çıraklıktan ustalığa giden yol 10-15 yılda katedilirmiş. Ustalarının yanında yetişen çıraklar, bunun zamanın güzide mesleklerinden olduğunun bilincinde olarak, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselere işlerine devam ederlermiş yıllarca.
Geçmişte, özellikle bayram öncesi günlerde terzi dükkanları hiç boş durmazmış. Terziye gidip takım elbise veya entari diktirmek bir gelenekmiş. Zaten giysi edinmenin başka yolu da yokmuş o zamanlar; ya kendin dikeceksin ya terziye diktireceksin. Raflar kumaşlarla doluymuş. Sipariş üstüne sipariş alır, çift vardiya usülüyle sabahlara kadar çalışırmış terziler. İyi de para kazanılırmış bu işten, memur maaşının 3-4 katı kadar.
Mesleğin ilk büyük ustalarının çoğu azınlıklar arasından çıkmış, özellikle Yahudi ve Ermeniler bu alanda pek maharetlilermiş. Öyle ustalar varmış ki, hiç makine kullanmadan el iğnesiyle öyle dikiş dikerlermiş ki makine dikişinden ayırt edilmezmiş. 1952-54 arasında yaşanan toplumsal olaylar sonucunda azınlıkların ülkeyi terk etmesi ile usta sayısı azalmış ve bu durum terziliğe vurulan ilk darbe olmuş.
Günümüzde terzilik
Bugünün terzi ustaları, çıraklık ve kalfalık yollarından geçmiş, bu mesleğe ömür adamış insanlar. Mesleğin devamından endişeli ve çırak adaylarının ilgisizliğinden şikayetçiler. Yine de anlayışla karşılıyorlar durumu, zira vaziyet meydanda: terzi esnafı vergisini, sigortasını, faturalarını, dükkan kirasını nasıl ödeyeceğini şaşırmış durumda.
Hal böyle olunca terzilik mesleğine eskiden duyulan ilgiden eser kalmıyor. Terzi dükkanlarında çalışacak çırak ve kalfa bulunamaması hem mesleğin devamını riske atıyor hem de ustaların eleman ihtiyacını giderememesine neden oluyor. Ustalar kendi ustalarından ögrendikleri terziliğin inceliklerini, püf noktalarını, adabını öğretecek, bu bilgi birikimini aktaracak yeni nesillere hasretler. Günümüzün terzi ustaları bu mesleğin son nesli belki de.
Son yıllarda terziler sipariş üzerine üretim yerine tadilat işleriyle uğraşıyorlar. Hatta artık tadilat işleri de giderek azalıyor. Tüketiciler bir giysiyi onarmak yerine yenisini almayı tercih ediyorlar. Bu da esnafı daha da zor durumda bırakıyor. Ancak yine de, mağazalardan alınan giysilerin giyenlerin üzerine tam oturması için gereken tadilatlar, tüketicilerin yolunun terzi dükkanlarına düşmesine neden oluyor.
Terziye sipariş vermek
Eğer hala varsa, mahallenizdeki terzi dükkanına uğrayıp bir giysi sipariş edin. Kalitesini ve ömrünu seri üretim ürünlerinizle kıyaslayın. Sadece tadilat işleri için değil bizzat üretim amacıyla da terzi dükkanına yolunuzu düşürmeyi deneyin.
Üstelik ihtiyacınız olan giysiyi tam da istediğiniz şekilde sipariş usulüyle elde edebileceğinizi unutmayın. İstediğiniz renk, kumaş, ek bir cep, aklınıza ne gelirse… El emeğinin kıymetini ve size özel üretilmiş bir giysiyi kullanmanın keyfini çıkarın.
Kumaş biçilip kalıba göre birleştirildikten sonra terziniz sizi ilk provaya çağıracaktır. Bu provaya terzi jargonunda “çıplak prova” denir. İkinci prova “telalı prova”dır. Üçüncü ve genelde son olan provada artık giysi meydana çıkmıştır, son rötuşlar yapılır. Giysiniz hazır olduğunda teslim alır, güle güle giyersiniz.
Terziliğe merak salanlar ne yapmalı?
Eğer dikişe meraklıysanız, Halk Eğitim Merkezleri ve Terzi Esnaf Odaları’nca düzenlenen Biçki, Dikiş ve Terzilik eğitimleri hem meslek hem de hobi edinmenizi sağlayabilir. Sonra da dilerseniz bir terzinin yanında çırak olarak yetişebilir, işi ustasından öğrenebilirsiniz.
Yazı dizimizin diğer bölümleri;
Düğümlenmiş Hikayeler 1: Halı Dokuma Sanatı
Düğümlenmiş Hikayeler 2: Cam İşleme Sanatı