Yaratıcı Kalmak ve Merakı Kaybetmemek

Olur da hobiniz, işiniz ya da, adını ne koyarsanız koyun, uğraşınız ile ilgili bir duraklama devrine girdiğinizi hissederseniz, bu durumdan kurtulmanın o kadar da zor olmadığını bilmenizi isteriz. Ufak tefek rötuşlarla yaratıcı kalmanız ve merakınızı kaybetmemeniz mümkün. Bakalım neler yapabiliriz?

Hepimizin bir uğraşı var. Bu ister iş güç olsun, ister hobi… Ve hepimiz zaman zaman kendimizi sıfır noktasında buluyoruz. Üretkenliğimizin durma noktasına geldiği çıkmaz bir sokak gibi. Amacımızın ne olduğunu unutuvermek, ufuk çizgisini siste kaybetmek gibi hedefi görememek, yürüyen merdivene ters adımlarla girip koşsak bile ilerleyememek ve tabi ki yaratıcılığımızı kaybetme hissi zaman zaman bizi esir alabiliyor.

Yaratıcılık derken kastettiğimiz şey yalnızca bir resim meraklısının kaybettiği sanatsal ilhamı perçinleyen durum değil. Uğraşınız her ne olursa olsun, yaratıcılığınızı kullanarak ilerleme kaydediyor olmanız oldukça muhtemel.

Olur da hobiniz, işiniz ya da, adını ne koyarsanız koyun, uğraşınız ile ilgili bir duraklama devrine girdiğinizi hissederseniz, bu durumdan kurtulmanın o kadar da zor olmadığını bilmenizi isteriz. Ufak tefek rötuşlarla yaratıcı kalmanız ve merakınızı kaybetmemeniz mümkün. Bakalım neler yapabiliriz?

– Büyük adamlardan biri demiş ki; “Yaratıcılık varılacak bir hedef değildir. Yoldayken değişiklik yaratacak şeylere açık olmaktır.” Aslında çok doğru. “Tamam, artık ben çok yaratıcı biri oldum.” dememiz ne saçma olurdu. Bunun süregiden bir arayış olduğunu aklınızdan çıkarmayın ve her aşamasından, ki buna tıkanıp üretemez hale geldiğiniz zamanlar da dahil, keyif almayı öğrenin.

– Yaratıcılığınızı kısıtlayan nedenleri belirleyin. Rutin, kendinizi başkalarıyla kıyaslama, zamansızlık, diğerlerinin fikrini fazlaca önemseme ya da diğer bir deyişle “elalem ne der“cilik, kendine güvensizlik, hata yapmaktan çekinmek gibi… Adını koymak onlardan kurtulmanıza yardımcı olacaktır.

– Kafanızdaki darmadağınık fikirleri ilham kaynağı olarak görebilmek ve uygulamaya geçebilmek için zihninizdeki karışıklığı görselleştirin. Kalem ve kağıt yeterli. Yazın, çizin, karalayın. Kalemi serbest bırakıp, kafanızı kağıda boşaltmak yaratıcılığınızın önünde dikilen engelleri devirmenize de yarayacaktır.

– Uzman olmaktan vazgeçin ki yeni şeyler keşfedip öğrenebilesiniz. Uğraştığınız ve yaratıcılığınızın köreldiğini düşündüğünüz alan her neyse, bir süreliğine bu uğraşla olan ilişkinizi başa sarın. İlk başladığınızdaki hevesli, meraklı ve belki de beceriksiz tavra geri dönün. Her şeye başka bir gözle bakacak ve halihazırda bildiklerinizi yeniden keşfedeceksiniz.

– Sıradışı şeylerde ilham arayın. Bit pazarları, mahallenizde yapacağınız kısa bir yürüyüş, annenizle telefonda konuşmak, çocuk kitapları okumak, ev eşyası dükkanları, belgeseller, masa oyunları, alışveriş merkezlerindeki insaları seyretmek, sanat galerileri, ormanlar, şiirler, bulutlar, eski bir atlas, bisiklete binmek, antikacılar, şeker dükkanları, mezarlıklar gibi… Diyelim ki resim yapıyorsunuz ve yaratıcı anlamda bir tıkanma noktasına geldiğinizi farkettiniz. Resimle ilgili ortamlarda ilham aramak muhtemelen işe yaramayacaktır. Bunun yerine tamamen alakasız kaynaklara başka bir gözle bakarak aradığınız o ufacık fikri yakalayabilirsiniz.

– Kendinize sınırlar koyun. Örneğin zaman, teknik, kelimeler, renkler, para, malzemeler konusunda. Rahat batmasın 🙂 Tabi ki kendinize dürüst olmak ve bunu bir stres unsuru olarak görmemek şartıyla. Kısıtlamaların yaratıcılığınızı nasıl körüklediğine şaşıracaksınız.

– Sürekli birşeyleri erteleyip duruyoruz. Bunun binbir nedeni olabilir. Ertelemenin en belirgin etkilerinden biri ise yaratıcılığımızı köreltmesidir. Bu durumdan kurtulmak için “Ya şimdi, ya hiç” diyip harekete geçin. Sonuç tam olarak beklediğiniz gibi olmasa da, ertelememiş ve dolayısıyla ilerleme kaydetmiş olacaksınız.

– Rutin yaratıcılığın düşmanıdır. Rutinin dışına çıkın. Bu herhangi bir şey olabilir. Yatağın ters tarafına yatmak, sabah kahve yerine portakal suyu içmek, saçınızı başka türlü taramak, masada hep oturduğunuz yere değil başka bir sandalyeye oturmak. Rutinin minik parçalarını zaman zaman değiştirmek iyidir.

– Hayalgücünüzü hareketlendirmek de elbette yaratıcılığınız üzerinde olumlu etkiler gösterecektir. Bunun için küçük egzersizler yapabilirsiniz. Ne gibi mi? Mesela sokakta daha önce hiç oturmadığınız bir banka ilişin. Önünüzden gelip geçen yabancı insanların hayatlarıyla ilgili hikayeler uydurun. “Şu çocuk sevgilisiyle buluşmaya gidiyor. Biraz bekletmiş belli ki, fırça yememek için nasıl kıvırsam diye düşünüyor.” ya da “Bu kadın evde kek yaparken yumurtası olmadığını farketmiş. İçinden kendine söylene söylene bakkala gidiyor.” gibi… Bunun bir başka eğlenceli yolu da gün içinde kendi kendinize rol yapmak. Örneğin işten eve dönerken metro yolunda kendinizle ilgili bir hikaye uydurabilirsiniz. Mesela süpergüçleriniz varmış da çaktırmıyormuşsunuz gibi. Ya da gizli ajansınız ama annenizin bile bundan haberi yok. Bambaşka size ilginç gelen herhangi bir durum da olabilir. Bu gibi minik ama acayip eğlenceli beyin aktivitelerinden sonra yaratıcılığınızın gürül gürül pratiğinize de akmaması imkansız!

Ne yaparsanız yapın ama merakınızı kaybetmeyin! 🙂