Doğadan gelen neredeyse her malzeme bir sanat eserine dönüşebiliyor. Su kabağı da bunlardan biri, su kabağından yapılan dekoratif lambaları mutlaka görmüşsünüzdür bir yerlerde. Özellikle yazlık yerlerde mekanların dekorasyonunda bolca kullanılır ve verdiği ışık ortama gizemli hoş bir hava katar. Bu güzel dekoratif abajurlar nasıl yapılıyormuş acaba, oymacılık sanatı nereden çıkmış, bu abajurlardan kendimiz de yapabiliyor muyuz bir bakalım.
Öncelikle su kabağını biraz tanıyarak başlayalım. Kendisi Bir Asya meyvesidir ve yetişmesi 1 yıl kadar bir zaman alır. Su kabağının Latince adı Lagenaria Vulgaris’tir. Su kabağı zaman içinde Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış ve eşya olarak kullanılmaya başlamış. Form olarak sayısız şekilde olan su kabağının kurutulduktan sonra tarih boyunca kullanıldığı alanlar da oldukça enteresan. İnsan su kabağını işleyip günümüze göre daha işlevsel alanlarda kullanıyorlarmış. Mesela içi çakıl ve tuzlu su ile temizlendiği zaman içme suyunun depolanması için kullanılmış ve hatta sıcak yaz günlerinde suyu soğuk tutma özelliğinden dolayı bir termos vazifesi görmüş. Şimdiki zamanda balıkçıların kullandıkları şamandıralar önceden çoğunlukla su kabağından olurmuş. Sıcak suyu bir yerden bir yere aktarmakta kullanılmış ve halk dilinde ”Kevki” olarak adlandırılmış. Ayrıca eski mutfakların vazgeçilmez bir gereci olduğu da biliniyor. Yağ, un gibi malzemeleri saklamak için kullanılmış, evlerde şekerlik, kolonyalık ve çiçek saksıları olarak yerini almış. En sonunda da kendisini süs eşyası yapıp evimizin baş köşesine koymuşuz.
Su Kabağı Abajura Nasıl Dönüşür
Su kabağı işlemek sabır isteyen bir sanat ancak emeğinizin karşılığını da hakkıyla veriyor. Boğumlu olarak büyüyen su kabaklarının üzerine motif çizmek, işlemek, delmek daha zevkli ve güzel oluyormuş. Yapılan ürünler tamamen el işçiliği ve gerçek bir sanat eseri oluyor. Bir su kabağını işlemek için yaklaşık 8-10 saatlik bir emek harcamak gerekiyor.
Yapımı için hangi aşamalardan geçtiğine kısaca bakacak olursak; öncelikle su kabağı kuruduktan sonra içi boşaltılıp dış kısmı da temizleniyor. Üzerine kalemle modeller çizilerek yerine göre cam boncuk eklenerek bir aşaması bitirilir. Kabağın üzerine dış etkilerden korumak için vernik veya Gomalak cila atılır ki bu kabağın ömrünü ikiye katlar. Daha sonra elektrik aksamı yapılıyor. İsteğe göre asma abajur veya ayaklı abajur olarak tasarlanabiliyor. İşçiliğe, üzerine konan boncuğa göre fiyatları değişiyor. Amerika ve Çin’de de yapılan ismi gourd lamp, hyoutan lamp olarak geçen su kabağı işletmeciliği sadece üzeri boyanarak ve kabartma olarak yapılıyor ve bu ülkelerde geniş sektörlere hitap ediyor. Yazının sonunda bir abajur yapımını adım adım anlatacağız.
Oymacılık Sanatı Tarihi
Oymacılık sanatının tarihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlıyor. Oymacılıkla meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağ’da özellikle ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişmiş ve ön plana çıkmıştır. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma’da da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabiattan alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle süslenmiş. Bu durum putperestliği önlemek ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapılmış ve heykelcilik terk edilmiş. Aynı düşünce yedinci yüzyıldan, 12. asıra kadar devam etmiş. On ikinci yüzyılda Gotik üslubunun kabartma oymacılığına girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açmış.
İslamiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun’da yapılan kazılarda ortaya çıkmış. Türkler İslamiyeti kabul edince, put sayılan heykellerin yapımından vazgeçip tezyini oyma sanatı ile uğraşmışlar. Oymacılık Selçuklularda cami, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle binaların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini göstermiş.Sonrasında Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişmiş.
Oymacılık Sanatının Teknikleri
Alçak kabartma tekniği: İstenen ve tasarlanan biçim ve şekilleri sert bir aletle herhangi bir maddenin üzerine oymak.
Yüksek kabartma tekniği: Oyulması tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde bırakılmasıdır.
Bu şekildeki oymacılık usulleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin kullanılmasında uygulanır. Eğer oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı oyulur ve kullanılır hale getirilirse buna da heykel ismi veriliyor. Aynı usuller ağaç oymacılığı için de geçerli oluyor. Ancak ağaç oymacılığında şebeke ve geçme adında farklı teknikler de uygulanıyor.
Şebeke oyma tekniği: Tasarlanan motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak çıkarılmasıdır. Bu tekniğin uygulandığı ağaçların çok sert olmaması gerekmektedir.
Geçme oyma tekniği: Geçme üslubunda ise, geçme motifler ile cisimler oluşturulmaktadır. Genellikle geometrik şekiller uygulanmaktadır. Süleymaniye Camiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Camiinin kapı kanatları bu teknikle yapılmış.
Oymacılık sanatı, oymacının zevkine ve el becerisine göre form kazanmaktadır. Çok ince detaylar ile işlenen motifler büyük bir titizlik gerektirmektedir.
(Kaynak: Rehber Ansiklopedisi)
Su Kabağından Abajur ve Avize Yapımı
Malzemeler;
- Bir adet su kabağı,
- Kurşun kalem,
- Değişebilir uçlu matkap (ya da tanıdık bir ahşap atölyesinden yardım da alınabilir)
- Ahşap boyası,
- Boncuk,
- Duy , kablo düzeneği , ampul (bu tesisatı ampul hariç hazır olarak satılanları var. O şekilde alırsanız hem daha uygun fiyata hem de daha az gayretle sahip olabilirsiniz.
- Boya işlemi için fırça.
Su Kabağının Temizliği;
Su kabağı ilk aldığınız zaman çamurlu olacaktır, onu belli bir süre sıcak suda bekletimeniz gerekiyor. Çamuru yumuşayınca bulaşık sungerinin yumuşak tarafı ile bastirmadan yıkıyorsunuz ve bir gün kurumaya bırakıyorsunuz.
Yapılışı;
Kuruduktan sonra bir matkap veya ahşap atölyesi yardımıyla kabağından alt kısmına ampul ün ve duyun rahatça oturabilecegi bir delik açıyoruz. Temizleyici matkap ucu ile açılan delikten itibaren kabağın içini temizliyoruz. Bu işlem için de bastirmamak çok önemli.
Daha sonra kabağın şekline ve kendi isteğinize göre bir desen tasarlayıp kabağın üzerine çiziyorsunuz. Desenlerin üzerinden ince uçlu küçük matkapla, küçük delikler açıyorsunuz. (Dremel kullanmak hem uclarının zenginliği hemde elde daha iyi tutulabilecek olmasından dolayı daha rahat olacaktır.) İnce bir işçilikte bu delikler en az 1000 – 2500 civarında olabiliyormuş. Bir sonraki aşamada deliklerin boncuklarla süslenmesi geliyor. Delikleri kullanacağımız boncukların çapına uygun olarak açmamız önemli. Ayrıca bir de kürdan ucu geçebilecek kadar hariçten delikler açmak da hava alması, ısınıp patlamaması için önemliymiş. Sonrasında boncukları deliklere monte edip, çaktıktan sonra yapıştırıyorsunuz.
Bunun haricinde son işlem olarak isterseniz kabağın üzerini su bazlı herhangi bir boya ile renklendirebilirsiniz. Vernik sürmeyi de unutmayın 🙂