Toprak, su, ateş ve hava… Dört elementi hammadde olarak kullanıp önce pratik kullanım için eşyalar üreten insanlar, sonrasında hemen hemen her üretimlerinde olduğu gibi işin sanatına da girişmişler. Seramik sanatının geçmişi çok çok eski çağlara dayanıyor. Halen gündelik hayatımızın vazgeçilmez maddesi. Kimilerimizin ise eğlencesi, meşgalesi, hobisi. Seramik sanatı nereden nereye geldiği incelemeye değer.
Az buz değil, dile kolay 8000 yıl öncesine dayanıyormuş ilk seramik sanatının tarihi. İlk örneklerine ise Anadolu’da rastlanmış. Tüm bu koca zaman dilimi boyunca seramik Truva, Lidya, Hitit, Urartu, Bizans, Selçuklu, Osmanlı medeniyetlerinin de aralarında bulunduğu pek çok dönemde el altından eksik olmamış. Üretilmeye, keşfedilmeye, geliştirilmeye, süslenmeye ve sanatsal anlamlar yüklenmeye devam etmiş. Bambaşka kültürlerin ortak noktası olmayı başarmış. Belki tam da bu sebepten ötürü şekilden şekle girmiş, başka başka fonksiyonlar üstlenmiş. İnsanlık tarihini özetler hale gelmiş.
İlk seramik örnekleri Anadolu’da, Çatalhöyük’te bulunmuş; çanak ve çömlekler. Tarım ile tanışan insanoğlu, toprakla da haşır neşir oldukça bereket kelimesine yeni anlamlar katmaya devam etmiş. Özellikle tahılların, sulu malzemelerin, yiyeceklerin depolanması ve suyun taşınması için ihtiyaç duyulan kap kacaklar seramikten üretilmiş. İhtiyaçtan yola çıkarak, derdinin dermanını yine toprakta, suda, ateşte bulan insanoğlunun seramik macerası daha yeni başlıyormuş.
Neolitik Çağ’a, yani Cilalı Taş Devri’ne, isabet eden Milattan Önce 6000 yılını işaret eden bu ilk örnekler, sonrakilere ilham vermiş olacak ki seramikten üretilenlerin çeşitliliği sınırları zorlamış. Kap kacak dışında kadeh, ocak, takı, dini tören idolleri, mimari obje, kandil, oyuncak, ilk yazı tabletleri gibi uzayıp giden seramikten bir liste oluşmuş.
Bu liste uzayıp giderken, insanlar seramik tekniklerini de geliştirdikçe geliştirmişler. Seramiğin pütür pütür, işlenmemiş, ham halinin üzerine yapılan pürüzsüz bir kaplama vardır ya hani… İşte ona sır deniyor. İlk seramik ustaları yaptıkları testilerin, çömleklerin ve benzeri kap kacakların içine koydukları sıvıyı sızdırmaması için bunları erimiş kum ile kaplamayı deneyip işe yaradığını görmüşler. Yani ham seramiği sırlamışlar!
Anadolu’da kök salan seramikler, çanak çömlekler 10. yüzyılda, Selçuklular zamanında da günlük yaşamın bir parçası olmaya devam etmiş. Ardından gelen Osmanlı döneminde ise dünyaca ünlü çinilerde ana malzeme olarak kullanılmış. Özellikle İznik, Kütahya, Çanakkale ve İzmir civarlarında, bugün de sürdüğü gibi, başlı başına bir seramik uygarlığı kurulmuş. Seramiğin çiniye dönüşmesi, bu sanatın tarihinde özellikle önemli bir yer tutuyor çünkü sanatsal katkının doruğa ulaştığı zamanlar bu dönemler olmuş.
Seramik sanatının kökeni Anadolu olsa da, bu sanat kendini bu bölgeyle sınırlamamış. İran’dan Çin’e, Fransa’dan Bohemia’ya kadar pek çok bölgede başka formlara, farklı tekniklere ve değişik anlamlara bürünmüş. Seramiğin hikayesi dünyanın dört bir yanında diyardan diyara dolaşarak, bugün hepimizin elinin altındaki fincan kadar vazgeçilmez olmuş.
Şimdi o fincana başka bir gözle bakıp merak etme vaktidir! Meraklısı İçin’de yayınlanan seramik kurslarını inceleyerek başlayabilirsiniz.