Bir şipşak efsanesi: Polaroid

Şipşak efsanesi Polaroid’in hikayesini, neden çok sevildiğini, neden unutulduğunu veya unutulamadığını, merak saranlar için Polaroid macerasına nerelerden başlamak gerektiğini anlattığımız bu yazı, bilenlere Polaroid’i hatırlatacak, yaşı yetmeyenleri ise efsaneyle tanıştıracak.

Polaroid fotoğraf makineleri bir zamanlar hemen hemen her evde vardı. Bir zaman sonra, yavaş yavaş dijitale yenildi ve tavanarasına, bir dolabın köşesine terkediliverdi. Yine de lunaparklarda, plajlarda, gece gezmelerinde elinde eski bir Polaroid ile “Fotoğraf ister misiniz?” diye soran insanlar görürdük. Şimdi onlar da kalmadı. Hepimizin elinde bir akıllı telefon, her telefonda bir instagram… Kim ne yapsın ki eski şipşakları?

Dijital çağın getirilerini pek içselleştirememiş sınırlı sayıda meraklı hala Polaroid’in kıymetini biliyor oysa ki. Analog olarak çekilen ve anında kağıda basılan o tek kare fotoğraf belki arkadaşlarca “like”lanamıyor ama, “Onun da keyfi başka…” diye düşünenlerin nesli tükenmedi henüz.

Şipşak efsanesi Polaroid’in hikayesini, neden çok sevildiğini, neden unutulduğunu veya unutulamadığını, merak saranlar için Polaroid macerasına nerelerden başlamak gerektiğini anlattığımız bu yazı, bilenlere Polaroid’i hatırlatacak, yaşı yetmeyenleri ise efsaneyle tanıştıracak.

Polaroid’in fotoğrafçılık dünyasına arz-ı endam hikayesi

Yıl 1943, Amerika. Üç yaşındaki Jennifer sabırsızlıkla babasına sorar; “Çektiğim fotoğrafı neden hemen şimdi göremiyorum?” Ne babalar var ki, kızının sabırsızlığı üzerine Polaroid’i icat etmiş. Edwin Land, kızının derdine derman olmuş ve anında görüntü veren, banyopolaroidgerektirmeyen, sabır sınavının en ala kopyası olan şipşak fotoğraf makinesini, Polaroid efsanesini üretmiş. 

İcadın geliştirilmesi ve kusursuz biçimde çalışır hale getirilmesi dört yıl sürmüş. Land 21 Şubat 1947’de Polaroid’i Amerikan Optik Cemiyeti’ne tanıtmış ve 26 Kasım 1948’de şipşak efsanesi piyasada yerini almış. Polaroid fotoğrafçılık dünyasına arz-ı endam edişinin ilk yılında tam tamına 5 milyon dolarlık satış yapmış.

Polaroid geliştirilmeye devam etmiş. Çıkışını sepya ile yapan efsanede uygulanan illk yenilik siyah-beyaz baskı seçeneği olmuş ve 1963’te renkli baskı devreye girmiş. En sık rastlanan SX-70 modelli Polaroid makine ise, kullanıcıların çektikleri fotoğrafların gün ışığında renklenişini bizzat gözlemleyebildikleri büyüleyici teknoloji ile 1972’de satışa açılmış.

polaroidTürkiye’deki fotoğraf meraklılarının Polaroid ile tanışmaları biraz zaman almış. Bir süre Almanya’da yaşayan bir tanıdığın getirdiği Polaroid fotoğraf makinesi ve filmlerle idare edilmiş. Ürünün Türkiye’de de satışa sunulması 1985’i bulmuş ve dağıtım Darfilm firması tarafından üstlenilmiş. Dörtlü vesikalıkların ülkede yaygınlaşması ile Polaroid gündelik hayata giriş yapmış ve  tüketimde zirveye ulaşmış.

Aslında şipşak fotoğraf makineleri, zamanında sadece Polaroid tarafından üretilmiyormuş. Fuji gibi esaslı bir rakibi olmasına rağmen (ki Polaroid’e kıyasla daha kaliteli sonuçlar verdiğine dair söylentiler de yok değil), teknolojinin icat ettiği ve efsaneyi insanlarla buluşturduğu için tüm şipşak makineler Polaroid olarak bellenmiş. Hani mendil yerine “Selpak” diyoruz ya, aynı hesap…

Hikayenin sonu pek iç açıcı değil. Polaroid 2008’e kadar dijitale direnmiş. Ancak mağlubiyeti kabul edip iflasını açıklamış; tüm Polaroid makinelerin ve filmlerin üretimini durdurmuş. Şimdilerde dijital, kendinden yazıcılı, rengarenk yeni cicilerle sahnede olsa da eski havasından eser kalmamış gibi görünüyor.Yine de, ilerleyen satırlarda bahsedeceğimiz gibi, analog Polaroid sevdasını sürdürebilmenin alternatif yolları var.

Polaroid nasıl oluyor da şipşak fotoğraf basabiliyor?

Gelelim efsanenin çalışma prensiplerine. Polaroid gizemli bir kutu. Bir fotoğraf makinesi olmasının yanı sıra, bu heyulanın içinde bir polaroidfotoğraf stüdyosu ya da bir çeşit fotoğraf laboratuarı, bir karanlık oda gizli. Peki bunca teknoloji, bu gizemli kutunun içine nasıl sığdırılmış?

Polaroid makineler dışarıdan bakıldığında, herhangi bir kompakt analog fotoğraf makinesinden çok da farklı görünmezler. Biraz iridirler, o kadar. Gövde yapısı, obtüratör, objektif, vizör ve deklanşör diğer makinelere çok benzer yapıdadır. Polaroid’in alamet-i farikası içinde saklıdır.

Boyut olarak irice olmasının sebebi, arka kısımdaki özel kasetli film bandının içine sığabileceği hazneden kaynaklanır. Özel kasetli film bandı biri negatif, biri pozitif olacak şekilde kağıt bir şerit halinde tasarlanmıştır. Fotoğraf çekildikten, yani deklanşöre basıldıktan sonra, makinenin kenarından negatif ve pozitif kağıtların ucunun çekilmesi sonucunda, negatif kağıt makinenin içindeki bir merdane etrafında döner ve pozitif kağıtla yüzyüze gelir. İşte can alıcı nokta: Kağıt üzerinde incecik bir poşet içinde banyo edici kimyasal madde bulunur. Kağıt makineden dışarı çıkarken geçtiği iki merdane arasında bu poşet patlar ve içindeki kimyasal kağıt üzerinde işe koyulur. Yani negatif görüntü pozitife dönüştürülür. Kağıt çıktığında, o meşhur sallama hareketi yapılır ve bir bakarsınız ki fotoğraf olmuş!

Polaroid ve sanat

şahin kaygunEdwin Land vakti zamanında mucitlikle kalmamış, şipşak diyip geçmemiş, fotoğraf sanatını da desteklemiş. Fotoğrafçılara makine ve film temin ederek destek sunmuş. Bir yandan da Polaroid ile çekilen müstesna fotoğrafları satın alarak devasa bir koleksiyon oluşturmuş. Hem de dünya çapında! Ansel Adams, Edward Weston, Harry Callahan tarafından çekilmiş Polaroid fotoğraflar koleksiyonun en değerli parçalarını oluşturmuş.

Türkiye’den bu koleksiyona Şahin Kaygun, Tahir Ün ve Tuna Çiner gibi Türk fotoğraf sanatçılarının da eserleri eklenmiş.

andy warholLand’in koleksiyon projesinin haricinde, Polaroid meraklısı bazı ünlü sanatçılar bir zamanlar bu şipşak efsanesini kullanarak üretmişler. Walker Evans, Nicky Wire, Patti Smith, Robert Frank, Robert Mapplethorpe, Andy Warhol, Michelangelo Antonioni ve Andrei Tarkovsky bu isimler arasında.

Sinema ve Polaroid meraklıları için bir dipnot: Toino Guerra tarafından yazılan, Tarkovsky’nin 1979 ve1984 yılları arasında Rusya ve İtalya’da çektiği 60 Polaroid’i içeren “Instant Light: Tarkovski Polaroids” kitabına göz atmanızı öneririz. 

tarkovsky “Tarkovsky sıklıkla zamanın nasıl uçup gittiğini göstermek isterdi ve her zaman istediği şey zamanı durdurmaktı. Bu hızlı Polaroid çekimlerini sevmesinin sebebi de belki buydu. Bir şeyleri son kez görmenin melankolisi son derece gizemli ve şiirsel bir ruh içeriyordu onun için. Ve sonunda bu fotoğraflarla birlikte o anlar bizimle birlikte oradan ayrıldı.” – Instant Light: Tarkovski Polaroids, Toino Guerra

Dünyanın en kapsamlı Polaroid koleksiyonunu oluşturmayı hedefleyen Polanoid Project ile tanışmıyorsanız, mutlaka http://www.polanoid.net/ adresini ziyaret edin. Polaroid fotoğrafların taranarak dijital ortama aktarıldığı bu sitede ilham alabileceğiniz pek çok fotoğraf var.

Bu devirde kim ne yapsın ki Polaroid’i?

Telefonunuzda, dijital fotoğraf makinenizde, sosyal medya hesaplarınızda sürüyle fotoğraf var. Hepsi de birbirinden güzeller. Yeterince güzel değil mi? Ardarda yüzlerce kez aynı kareyi çekebilirsin. Beğenmediklerini sil gitsin. Hafıza kartına istesen kendini de sığdırırsın nasılsa. Olmadı fotoşop var. Birbirinden afilli filtreler var. Hem de bedava. Film masrafı yok. Banyosuydu, taramasıydı. Hele bekleme polaroidderdi hiç yok. Tam da Jennifer Land’in bayılacağı cinsten bir fotoğrafçılık.

Dijital şipşak olarak tabir edebileceğimiz bir akım süregeliyor. Çek ve hemen paylaş! Gelsin “like“lar, yorumlar… Ama, en nihayetinde, dijital.

Polaroid şipşaktır. Renkli fotokopi hariç, çoğaltılamaz. Keçeli kalem gibi malzemeler kullanmadan üzerinde oynanamaz. Daha hızlı, daha şimdi, daha anında çektiğiniz fotoğrafı elinizde tutamazsınız.  Polaroidler biriciktir, isteseniz de o kareden bir tane daha yok ve hiç bir zaman da olmayacak!

Maliyetini de düşünerek hareket edildiğinde, bir fotoğrafı çekmeden önce düşünmek, tasarlamak ve ona göre hareket edip tam da “o” anda basacaksınız deklanşöre. Polaroidlerle kaydettiğiniz her an, çıkan sonucu beğenseniz de beğenmeseniz de, değiştiremeyeceğiniz bir biçimde eşsiz olacak.

Bu devirde Polaroid’e merak sarmak bir Amerikan otomobiline sahip olmaya benzetiliyor. Normalde kullandığınız çok daha pratik, ekonomik, her yola gelen bir fotoğraf makineniz vardır. Bir de sadece haftasonları veya gezmelere giderken yanınıza aldığınız, eğlencelik bir Polaroid’iniz. Polaroid çok yakar, boyut olarak biraz hantaldır, kıvrak manevralara çok uygun değildir ama kullanımı keyifli ve sonuçları da havalıdır.

Polaroid’e dönüş

polaroid Bir Polaroid fotoğraf makinesi edinmek ve uygun filmleri bulmak, en az şipşak efsanesini tekrar kullanmak kadar macera dolu ve heyecan vericidir. Önceden belirtelim ki, bu güzide makine ve filmleri artık pek zor bulunuyor, bulunduğundaysa fiyatları insanın elini yakıyor. Aslında hesaplandığında ve kelepir birşeyler yakalandığında, herhangi bir fotoğraf makinesi, filmi, banyo maliyeti gibi masraflarla karşılaştırıldığında, Polaroid için ayrılması gereken bütçe çok da astronomik olmuyor.

Madem ki meraklandık, niyetlendik, elbet bu işi nispeten ucuza halletmenin kolay yolları vardır. Pes etmek yok! Polaroid’e dönüş yoluna girenler için özellikle malzeme temini konusunda yardımcı olabilecek birkaç önerimiz var.

Önce Polaroid makinelerden bir adet edinmeniz gerekecek. Bunun için yapılacak ilk şey, akrabalara sormak, konu komşuya danışmaktır. Anneannelerin kıyıda köşede kalmış dolaplarından, sandıklarından neler çıkacağı belli olmaz. Bir bakarsınız büyük dayınızın İsviçre’den getirdiği, film bulunamadığı için el sürülmemiş, atmaya da satmaya da kıyılamamış gıcır gıcır bir Polaroid makine bulursunuz.

Eğer zamanında ailede böyle bir merak vuku bulmamış ve size bir Polaroid miras kalmamışsa, macera devam ediyor demektir. İkinci el, temiz, ucuz bir Polaroid kolay bulunmaz. Bunun için aşındırmanız gereken kapıları sıralayalım: Bit pazarları, antikacılar, İstanbul Sirkeci’deki Hayyam Pasajı. Bunlar böyle bir alışveriş için kısmen emniyetli duraklar. Diyelim ki bulamadınız. O zaman geçiyoruz internetin başına. Sahibinden, gittigidiyor, hepsiburada gibi yerli online alışveriş sitelerinden araştırıyoruz. Yine mi bulamadık? Son çaremiz bu sitelerin yabancı versiyonları, yani: ebay ve amazon gibi siteler. Buralardan alışveriş yaparken, kargo ücretini de hesaba katmanız akıllıca olacaktır.

“Görmeden nasıl alırım, ya çalışmazsa?” diye üzülmeyin. Evet, bir miktar risk alıyorsunuz tabi ki ancak Polaroid makinelerin çalışmama ihtimali de oldukça düşük. Çok sağlam bir kasaya sahip olan bu fotoğraf makineleri, tamamen mekanik çalışma sistemlerine sahip olduğu için uzun (gerçekten uzun) zaman tık demiyorlar. Tek dikkat etmeniz gereken nokta; düşürmemek. Alacağınız makinenin de daha önce düşürülmemiş olmasına özen göstermek. Bunu da kasasında herhangi derin bir çizik, çatlak, göçük olup olmadığını inceleyerek anlayabilirsiniz. Dış yüzeyde gözle görünür bir hasar yoksa, taş gibi bir makinedir muhtemelen. Makinenin çalışıp çalışmadığını boş bir film takıp sonucu görerek anlayabilirsiniz.

Polaroid makinenize kavuştunuz! Eee? Film? Onu bulmanın nispeten daha kolay yolları var. Viyanalı bir grup Polaroid meraklısı, film üretiminin durmasını hazmedememiş. Hem kendilerine hem de dünya çapındaki diger Polaroid meraklılarına bir çözüm oluşturmak istemişler. 2010 yılında, The Impossible Project bu şekilde kurulmuş. Bu adamlar ne mi yapıyor? Polaroid makinelere uyumlu film çeşitlerini üretiyor ve internet üzerinden satışını sürdürüyorlar.

Haydi şipşaklayın!